Öncelikle okuyucumuzun bizlere gönderdiği evrakları incelediğimizde olayın doğru olduğunu ve bu durumun maddi delillerle ispatlandığını gördüğümüzü belirtmek isteriz.

Görülen o ki yerel mahkemenin gerekçeli kararı farklı zamanlarda(21/07/2020 ve 30/07/2020 tarihlerinde) karşı tarafa iki defa tebliğ edilmiş ilk ve hukuken geçerli olan tebliğe göre davacı taraf temyiz süresini geçirmiştir. Çünkü karşı taraf temyiz dilekçesini 14/08/2020 tarihinde sunmuştur halbuki hukuken geçerli olan ve delil kaydıyla da kolaylıkla ispatlanabilen duruma göre temyiz talebini en geç 10/08/2020 tarihinde sunmalıydı.

Fakat anlaşılan o ki karşı taraf ikinci ve usulsüz tebliğe göre temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay'ın ilgili hukuk dairesi de bu durumu gözden kaçırarak dosyada esasa girmiştir. Usul esastan önce gelir ilkesine göre usul eksikliğinde dosyada esasa girilmemesi gerekmektedir. Ayrıca HMK m.361/1 açıktır ve bu fıkrada temyiz süresi iki hafta olarak belirtilmiştir. Bu süreler kesin ve hak düşürücü sürelerdir. Bu süreden sonra yapılan temyiz talebinin geçerliliği bulunmamaktadır. Bu konuda Yargıtay dairelerinin yüzlerce kararı bulunmaktadır. Temyiz süresi iki haftadır ve kanuni kesin süredir. Bu durum düzeltilecektir çünkü bu şekilde HMK anlamsız kalmaktadır.

Bu kısa açıklamadan sonra şu hususu belirtmek istiyoruz. Yargıtay üyeleri alanının en uzman hâkimlerinden oluşmaktadır. Fakat insanların hepsi bazen gözden bazı hususları kaçırabilirler bu durum çok normaldir. Gönderdiğiniz evrakları/maddi delilleri incelediğimizde karşı tarafa gönderilen ilk tebliğin geçerli olduğunu, ikinci tebliğin ise usulsüz ve geçerli olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Vakit geçirmeden Avukatınız aracılığıyla Yargıtay nezdinde karar düzeltme talebinizde bulunmanızı öneririz. Bize gönderdiğiniz delil kayıtlarına göre Yargıtay'ın kararını düzelteceğini ve karşı tarafın temyiz dilekçesinin reddine karar vereceğini düşünüyoruz.

memurdavalari.com/ÖZEL HABER