Bakınız ÖMK(Öğretmenlik Meslek Kanununda) 34. Madde

“Hizmet sınıfının değiştirilmesi

MADDE 34- (1) Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersizliği tespit edilen kadrolu öğretmenler, Akademi tarafından eğitime alınır. Bunlar, düzenlenen eğitimin tamamlanmasını takip eden eğitim öğretim dönemi içerisinde ilk denetimde görev almayan Bakanlık veya eğitim müfettişlerince yeniden değerlendirmeye alınır. İkinci değerlendirme sonucunda da yetersizliği tespit edilenler, genel idare hizmetleri sınıfında durumlarına uygun kadrolara atanır.” Demektedir.

           Öğretmeni kim değerlendirecek? Bakanlık müfettişi ya da eğitim müfettişi; bu görevdekilerin öğretmenden üstünlüğü nedir? Hiçbir şey? Sadece 35 yaşını doldurmadan sınava girmiş ve girenlerin neredeyse tamamının kazandığı bir sınavla müfettiş yapılmışlar? Yüzbinlerce öğretmenimiz bu sınav yıllarca açılmadığı için yaş şartına takılıp müfettişlik sınavına giremediği halde. Eğitim olarak öğretmenden bir üstünlükleri yok, hukuk fakültesi mezunu değiller, öğretmenlerden eğitim olarak hiçbir üstünlükleri bulunmuyor sadece ve sadece aldıkları bazı kurslar var o kurslara da herkes katılabilir.

       Öğretmenlerimiz müfettiş anlayışından çok rahatsızlardır. Özellikle adli soruşturma ve incelemelerde, idari incelemeler temel dahi alınmamaktadır. Çünkü idari incelemelerin ve soruşturmaların bazılarının etkiyle, dış müdahalelerle yönlendirildiği ve şekillendiğini bilmeyen öğretmen neredeyse yoktur.

       Hüseyin Çelik zamanında müfettişlere sadece rehberlik ve yönlendirme görevi ihdas edilmişti ki Hüseyin Çelik’in yaptığı tek doğru işti denilebilir. 

           1) MEB artık öğretmenin amirinin kim olduğuna karar vermelidir. Öğretmenin amiri; okul müdürü müdür?, ilçe milli eğitim müdürü müdür?, il milli eğitim müdürü müdür?, şube müdürü müdür?, kaymakam mıdır?, müfettiş midir?… Görüldüğü gibi bu anlayışla eğitim sisteminin düzelmesi, öğretmenlerimizin değer görmesi, öğretmenlerden verim alınması da mümkün değildir. Bu maddeyle iş güvencesi tamamen bitirilmektedir.

            2) Eğer bu madde kaldırılmazsa MEB; il milli eğitim müdürlüklerini ve ilçe milli eğitim müdürlüklerini kapatarak kuracağı müfettişlik müdürlükleriyle eğitimi yönetip şekil vermelidir. Kısacası eğitim müfettişlerinde yetki sonsuz sorumluluk sıfırdı bu maddeyle müfettişler öğretmenlerimizin işvereni hatta tam olarak patronu yapılmaktadır.

            3) Öğretmenlerimiz bazen adli soruşturma ya da kovuşturmalarla karşı karşıya kalabilmektedir. Fakat bu adli soruşturmalarda müfettişlerce yapılan idari soruşturmaların hiçbir anlam ve önemi bulunmamaktadır. Doğrusu da budur; çünkü: müfettişlerce yapılan idari incelemelerde memurluktan çıkarılması gerekene ceza dahi verilmezken, hiçbir ceza almaması gereken memurlara yüksek cezalar verilebilmektedir. Bu durum maalesef ki idari soruşturmalara gölge düşürmekte, Milli Eğitim Bakanlığının güvenirliliğini fazlasıyla zedelemektedir. Bu kadar etkiye açık olan bir yapıya öğretmenlerimizin iş güvenliği verilemez.

            Bu konuda tek kelime söylenebilir; yazık…